Biyolojik Atıksu Arıtma Tesislerinde Biyokütle Dengesinin Önemi ve Operasyonel Etkileri

Biyolojik atıksu arıtma tesislerinin verimli ve kesintisiz çalışabilmesi için birçok parametre kontrol altında tutulmalıdır. Bu parametrelerden biri olan biyokütle dengesi, genellikle yeterince önemsenmeyen ancak tesisin performansını doğrudan etkileyen kritik bir konudur.

Biyokütle; mikroorganizmaların oluşturduğu aktif çamur kitlesidir ve atıksudaki organik maddelerin parçalanmasında temel rolü oynar. Ancak biyokütlenin fazlalığı ya da yetersizliği, hem proses performansını hem de çamur yönetimi maliyetlerini doğrudan etkiler.

Aşırı Biyokütle Ne Gibi Sorunlara Yol Açar?

  • Yüksek çamur hacmi: Fazla biyokütle, son çöktürme havuzlarında taşma riski yaratır ve arıtılmış suda askıda katı madde artışına neden olabilir.

  • Yetersiz oksijen transferi: Biyokütlenin yoğun olduğu sistemlerde oksijenin mikroorganizmalara ulaşması zorlaşır. Bu da enerji maliyetlerini artırır ve sistemin dengesini bozar.

  • Fazla çamur bertarafı: Arıtma çamurunun fazla olması, susuzlaştırma ve bertaraf işlemlerinde ek maliyetler doğurur.

Düşük Biyokütle Ne Gibi Riskler Taşır?

  • Organik madde giderimi düşer: Mikroorganizma sayısı yetersiz olursa, atıksudaki kirleticiler yeterince parçalanamaz.

  • Sistem dengesiz çalışır: Şok yüklerde sistemin kendini toparlaması zorlaşır, çıkış suyu kalitesi bozulur.

  • Mikrobiyolojik yapı zayıflar: Faydalı bakterilerin gelişimi yavaşlar, yerlerini istenmeyen filamentli bakteriler alabilir.

Biyokütle Dengesi Nasıl Sağlanır?

  • Günlük çamur yaşına (SRT) dikkat edilmelidir.

  • Çıkış çamuru düzenli çekilmeli, çamur geri devri orantılı yapılmalıdır.

  • Mikroskobik analizler ile biyolojik yapı takip edilmelidir.

  • Sisteme gelen yük düzenli olarak izlenmeli, ani değişimlere karşı alarm sistemleri kurulmalıdır.